Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu tarafından ilki 1992 yılında olmak üzere, 10 Ekim her yıl “Dünya Ruh Sağlığı Günü” olarak kutlanmaktadır. Ülkemizde de bu özel günün kutlamaları ilk başlarda Ankara Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı tarafından başlatılmış, ardından Türk Nöropsikiyatri Derneği ve Türkiye Psikiyatri Derneği bu özel gün için etkinlikler yapmaya başlamıştır. Sonrasındaki yıllarda bu etkinlikler ruh sağlığı alanında çalışan çeşitli kuruluşlara ve illere yayılmıştır. Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu bu özel gün için her yıl bir tema belirlerken, bu yılın teması “Eşitliğin olmadığı bir dünyada ruh sağlığı” olarak belirlenmiştir.
Dünyadaki eşitsizlikler denince akla ilk gelen gelir dağılımındaki eşitsizlikler tabii. Hem ülkelerin kendi içinde hem de ülkeler ve kıtalararası gelir dağılımında eşitsizlikler yaşam standartlarını ve olanaklara ulaşmayı olumsuz biçimde etkilemekte. Ancak eşitsizlikler sadece gelir dağılımıyla sınırlı kalmıyor. Cinsiyet, cinsel kimlik ve cinsel yönelime, etnik kökene, yaşanan coğrafi bölgeye, yaşa, göçmen veya mülteci olmaya, engelliliğe, sahip olunan kronik ruhsal hastalıklara dayalı farklılıklar kişilerin veya grupların eşitsizlik deneyimlerine katkı koymaktadır. Bu eşitsizlikler bu kişilerin veya grupların yaşadıkları topluluklarda ayrımcılığa ve damgalamaya maruz kalmalarına neden olurken, ayrımcılık ve damgalama kişilerin sosyal açıdan izolasyonuna, azınlık stresi yaşamalarına bunların sonucunda bir dizi mekanizmayla ruhsal açıdan olumsuz etkilenmeye neden olmaktadır.
Eşitsizliğe, ayrımcılığa ve damgalamaya maruz kalan gruplar her toplumda, aksine özen gösterilen politikalar yürütülmediği sürece, kamu hizmetlerine ulaşmakta güçlük yaşarlar. Ruh sağlığı hizmeti de bu ulaşılmakta güçlük yaşanan kamu hizmetlerinden birisi kuşkusuz. Eşitsizlikler ruh sağlığı hizmetlerine ulaşmakta zorlukları artırdıkça, ruh sağlığı sorunları artan bu kişiler ve gruplar artan bu sorunlar neticesinde hizmetlere erişmekte daha da zorlanmaya başlayabilirler. Dolayısıyla eşitsizlikler sorunların büyümesine ve derinleşmesine neden olur. Benzer şekilde eşitsizlik ve ayrımcılığı deneyimleyen gruplar kriz durumlarından daha fazla etkilenirler, daha fazla işsiz kalırlar, eşitsizlikler daha da derinleşir ve olanaklara ulaşım daha da kısıtlanır.
Günümüzde neler yaşanıyor?
İnsanlık yaklaşık 2 yıldır COVİD-19 pandemisiyle karşı karşıya. Pandeminin fiziksel ve ruhsal sağlığımıza doğrudan etkileri oldu kuşkusuz. Ancak pandemi aynı zamanda dezavantajlı grupları farklı ve dolaylı yollarla da etkiledi. Örneğin kadınlar cinsiyetçi ayrımcılık nedeniyle bu süreçte işveren politikaları nedeniyle gözden ilk çıkarılanlar ve işlerini kaybedenler arasında yerini aldı ne yazık ki. Artan ev içi şiddet ve azalan sosyal destek kadınların ruhsal zorlanmalarını artırdı. LGBTİ+’ların da bu önemde evde kalma, sosyal izolasyon, geçiş sürecinde olanların tedavilerinin aksaması gibi nedenlerle deneyimledikleri ayrımcılığın daha da arttığını söylemek zor değil. Benzer şekilde çocuklar, yaşlılar, engelliler, kronik ruhsal rahatsızlıkları bulunanlar bu süreçte bu dezavantajları yaşamayan kişilere göre daha eşitsiz hale geldiler.
Neler yapılabilir?
Sadece eşitsizliğin deneyimlenmesi bile kişinin ruhsal dünyasındaki izleri önem taşıyorken, eşitsizliğin azaltılmasına yönelik yerel ve evrensel politikalar geliştirilmesi elzem. Yasa yapıcıların, kamu kuruluşlarının, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının eşitsizliğin, ayrımcılığın ve damgalamanın azaltılmasında etkin rol oynaması, hem bu grupların eşitsizlik deneyimlerini azaltacaktır hem de olanaklara ve hizmetlere erişimini pozitif ayrımcılıkla kolaylaştıracaktır. Aynı zamanda dezavantajlı grupların nitelikli ruh sağlığı hizmetlerine erişimini garanti altına alan, eşitlikçi ve çağdaş bir Ruh Sağlığı Yasası’nın çıkarılması ise bu alandaki en acil ihtiyaçlardan. Daha fazla eşitliğin hakim olduğu bir günlerde Ruh Sağlığı Günü kutlamak dileğiyle…
Yorumlar